Introduction
In
the fifteen years since the 1992 decision in
Mabo [No. 2],
and the subsequent passage through Federal Parliament of the Native Title Act 1993 (Cth) (“the NTA”), the prospect of
Native Title recognition has fundamentally transformed the formal recognition
of indigenous land use and ownership, and the political and legal structures
within which indigenous affairs are carried out.
The
potential for symbolic, as well as legal, recognition of indigenous priority in
Australia, for even a merely implied recognition of sovereignty, and for Native
Title to help provide a means to overcome poverty and exclusion, has proved an attraction
for some indigenous rights organisations and sympathisers ever since. In
reality, it has opened something of a Pandora’s Box, not only for those fearful
of its effects on their own interests, but for those hoping to gain the
recognition it promised.
The
Native Title processes have proved frustrating, expensive, uneven, and often
unrewarding, and government, and corporate, opposition to Native Title have
further bogged the process down. In recent years, alternative and hybrid
approaches to indigenous land claims have evolved, often involving negotiation,
agreement and shared use of land – perhaps the most notable of which are the
Indigenous Land Use Agreements (ILUAs), an alternative introduced in the 1998
amendments to the NTA as a result of
lobbying. However, major
problems also shadow their use during the negotiation process, as well as their
implementation and their review.
In
response to some of the challenges of the negotiated settlement process, the
concept of making Regional, or Statewide, Framework Agreements (RFAs, SFAs) in
order to streamline negotiations has gained some popularity. I will look at
some of the recent developments in this area below, in particular the process
underway in South Australia since 1999, which holds some promise as a template
for future negotiations on a similar scale, as well as the development of a
more coordinated and effective form of indigenous governance.
Af Duroyan Fertl
SI - Socialistisk Information, Juni 2007
Folkeafstemningen den 15. april gav et overvældende flertal for præsident Rafael Correas forslag om at indkalde en grundlovgivende forsamling. Formålet er at svække den velhavende elites faste greb om landet.
Forslaget om at indkalde en grundlovgivende forsamling kommer fra landets magtfulde sociale bevægelser og den indianske sammenslutning CONAIE (40 procent af Ecuadors befolkning er indfødte). 82 procent stemte ja – en stor sejr for Correa og et knusende nederlag for den korrupte elite, som har domineret Ecuadors politik i årtier.
Processen frem til afstemningen demonstrerede med al tydelighed modsætningen mellem et parlament domineret af korrupte partier og en befolkning, som kræver at tage aktivt del i demokratiet.
25 Nisan, 2007
Ekvador, Başkan Rafael Correa’nın ülkeyi varsıl
egemenlerin geleneksel kıskacından kurtarmayı amaçlayan yeni anayasayı
yazmak için kurucu meclis toplanması önerisini 15 Nisan’da büyük bir
çoğunlukla onayladı.
Ülkenin en güçlü yerli koalisyonu CONAIE
(Ekvador nüfusunun %40’ı yerli) ve halk örgütlerinin isteklerinden
kaynaklanan öneri oyların %82’sini aldı -Correa için büyük bir zafer ve
onlarca yıldır Ekvador politikasına egemen olan yolsuz seçkinler için
yıkıcı bir yenilgi.
Oylamaya giden süreç gerçek bir katılımcı
demokrasi isteyen Ekvadorluların artık Parlamento’yu ve ona sığınan
örgütlere karşı kayırıcılığını tutmadığını gösterdi.
ABD’de
İllinois Üniversitesi’nde doktora yapan ve solcu bir ekonomist ve
üniversitede okutman olan Correa’nın adı ilk olarak 2005 yılında, Başkan
Lucio Gutierrez devrildikten sonra duyulmaya başladı. Gutierrez radikal
reformlar yapma sözü vermiş ama seçildikten sonra birkaç gün içinde
ABD’nin ve IMF’nin baskısına boyun eğmişti.
Gutierrez halkın
huzursuzluğu sonucu on yıl içinde devrilen üçüncü başkan olunca, yerine
Başkan Yardımcısı Alfredo Palacio geçti ve Correa’yı Maliye Bakanı
olarak atadı. Ama Correa bu görevde uzun süre kalamadı. Ekvador’un dış
borç harcamalarını okullar ve hastaneler gibi halk hizmetlerine
yöneltmek isteyince, güçlü mali çıkar çevreleriyle karşılaştı ve iki üç
ay içinde istifa etmek zorunda kaldı.
Geçen yılki seçim
kampanyasında aynı çıkar çevreleri kızıl avcılığına başladı. Chavez gibi
“21. yüzyıl sosyalizmi”nden konuşmaya başlayınca onu “komünist
diktatör” ve “terörist” diye tanımlamaya başladılar. Correa’nın istediği
iktidar gücünü halka vermek ve ülkenin petrol gelirini, üçte ikisinden
fazlasının yoksulluk sınırının altında yaşayan halkın ihtiyaçları için
kullanmaktı.
CONAIE önderliğinde halk hareketleri, başlangıçta
taşıdıkları, Correa’nın öteki başkanlar gibi kendilerine ihanet edeceği
kuşkusuna rağmen, ikinci seçim turunda Correa ve partisi Allianza Pais’i
(Ulusal Birlik) rakibi Ekvador’un en zengin adamı Alvaro Noboa’ya karşı
desteklediler. Correa başkanlık seçiminde rekor düzeyde bir başarıyla,
oyların %63’ünü aldı.
"Halk Devrimi"
Correa 15
Ocak’ta başkanlık yemin töreninde “halk devrimi” çağrısını ve Chavez’in
Bolivar Devrimine olan desteğini tekrarladı. Başkan aynı zamanda
“birleşmiş ve sosyalist bir Latin Amerika” kurulmasını istedi.
Kendisine
düşman bir meclise rağmen, Correa şimdiye kadar verdiği sözleri yerine
getirdi. Hükümetinin yaptığı ilk iş sosyal yardım ödemelerini bir misli
arttırmak oldu. Manta’da istenmeyen ABD üssünü kapatma niyetini
sürdürüyor ve yolsuz güvenlik güçlerinde reform yapmaya başladı.
Göreve
başladıktan hemen sonra Correa komşu Kolombiya’yı Ekvador hududunda
glifosat (Monsanto yapımı bir çeşit “super-Roundup”; zehir) püskürttüğü
için Uluslararası Adalet Mahkemesine vermekle tehdit etti. Lakabı “Agent
Green” (yeşil ajan) olan bu kimyasal madde Washington’un solcu
gerillaları hedefleyen Kolombiya Planı’nın bir parçası. Bu zehir,
bitkileri yok ediyor, hayvanları ve çocukları öldürüyor, su havzalarını
zehirliyor ve sakat doğumlara neden oluyor.
Correa aynı zamanda
Ekvador’un kilit endüstrisini de (petrol) onarmaya başladı. Endüstride
batılı şirketler etkindi ve miras olarak arkalarında korkunç sosyal ve
çevresel yıkım bırakıyorlar.
2006 yılında Oxy’nin (Occidental
Petrol Şirketi) kontrat şartlarına uymadığı saptandı ve şirketin malı
devlete geçti. Correa, kamulaştırılan kaynakların devlet şirketi
Petroecuador’la birleştirilmesini yeğledi ve Oxy’nin malını geri almak
için yaptığı itirazı kabul etmedi.
Ekvador Petrol endüstrisinin
onarılması ve geliştirilmesi (bir rafineri inşası dahil) için Venezüella
ile anlaşma imzaladı ve OPEC’e (Petrol üreten ülkeler örgütü) geri
dönmek niyetini açıkladı. Petrol ihracatçısı olan Ekvador, altyapısı
yeterli olmadığı için, uygun olmayan fiyatlarla petrol satın almak
zorunda kalıyor.
Ulusal bütçenin önemli bir bölümü acil çevre
temizlenmesine ayrıldı. Hükümet çevre zararı gören bazı yerli
topluluklarına batılı şirketlerden tazminat alabilmeleri için yardım
ediyor.
Örneğin, Chevron (ABD) hakkında tesislerinin çevresinde
artan kanser vakaları nedeniyle soruşturma açıldı. Şirket aynı zamanda
milyarlarca litre yağlı atık suyu akıtarak çevreye zarar vermekle de
suçlanıyor.
Başka şirketlere de yolsuzluk, insan hakları ve çevre
koruma yasaları ihlali suçlamasıyla soruşturma açıldı. Yerel topluluklar
ve sendikalar hükümetin de yardımıyla, Encana (Kanada) ve Ascendant
Copper (Kanada) şirketlerinden istedikleri ödünü aldı.
Bancosur
Correa
15 Nisan’da, bir zamanlar GSMH’sinin yarısına eşit miktarda dış borcu
olan Ekvador’un IMF’ye olan borcunun tamamının ödendiğini ve artık bu
kuruluşla bütün ilişkilerin kesileceğini açıkladı.
Başkan aynı
zamanda, kendisi maliye bakanı iken Dünya Bankası’nın hükümete şantaj
yapmağa kalktığını ve bu nedenle Dünya Bankası’nın yerel temsilcilerinin
ülkeden kovulacağını söyledi. Correa, Banka’nın eğer petrol endüstrini
yeniden yapılandırmaktan ve Venezüella ile mali bir anlaşma imzalamaktan
vazgeçilmezse, 100 milyon dolarlık borcun verilmeyeceği tehdidinde
bulunduğunu iddia etti. 2005 yılında zorunlu istifasına yol açan olay
buydu.
Ekvador, Dünya Bankası ve IMF yerine Bancosur’un (“Güney’in
Bankası”) Venezüella, Arjantin ve şimdi Brezilya ile birlikte kilit
yandaşlarından biri oldu. Bu girişim gelişmekte olan ülkelere düşük
faizle borç vererek Batı’nın borç tuzağına düşmelerini önleyip, IMF’ye
karşı çıkmayı amaçlıyor. Banka bu yıl işlemeye başlayacak.
Correa
Latin Amerika’nın şirket vurgunculuğu yerine sosyal ihtiyaçları
karşılayan bir Ortak Pazar’da bütünleşmesini savunuyor. “Serbest
ticaret” deyimini “safsata” diye tanımlayan Correa uzun zamandan beri
bölgesel ortak para geliştirilmesini de destekliyor.
Correa başkan
seçildikten hemen sonra Ekvador’un Amerikalar için Bolivar Seçeneği
ALBA’ya katılmak niyetini açıkladı. ALBA, Chavez’in kurulmasına ön ayak
olduğu, ABD’nin zorladığı ticaret anlaşmalarına karşı bir proje.
Chavez’in
önerdiği Güney Amerika Ülkeleri Birliği (the Union of South American
Nations)- Unasur’un daimi sekreteryası Ekvador’un başkenti Quito’da
olacak. Chavez’in 16 Nisan’da Porlamar, Venezüella’da toplanan Güney
Amerika Enerji Zirvesi’nde açıkladığı birliğin amacı ülkelerarası
ekonomik ve politik bütünleşmeyi geliştirmek.
Kurucu Meclis
Correa’nın
verdiği en önemli söz Kurucu Meclisi toplamaktı. Amaç Parlamento’nun
yargı üzerinde gücünü kısıtlayan, temsilcileri seçim bölgelerinde
oturmaya zorlayan ve seçilen görevlilerin seçmenlerinin oyuyla görevden
alınabilmesine (geri çağırmaya) olanak veren bir anayasa yazmak idi.
Correa
Parlamento’da temsil edilmediği halde, fırsattan yararlanmak isteyen
Gutierrez’in Vatansever Toplum Partisi (Patriotic Society Party) - PSP
taraf değiştirerek Kurucu Meclisi destekleyen sol partilere katılınca,
gerekli çoğunluk sağlanmış gibi göründü.
Birkaç bin gösterici
Anayasa Mahkemesi ve daha sonra Parlamento önünde eyleme başlayınca yasa
onaylandı. Ama Correa Kurucu Meclisin, Parlamento’yu mahkemeleri ve
cumhurbaşkanlığını feshedebileceğini açıklayınca, PSP önderliğinde
meclis ayaklandı.
Yüksek Seçim Mahkemesi (TSE) ve daha sonra
Anayasa Mahkemesi Correa’yı destekleyince, Parlamento TSE’yi feshetmeye
kalktı. Karşılık olarak TSE, 57 vekili azletti ve polis bu vekillerin
Parlamento binasına girmelerine engel oldu.
Karşıtçılar
Guayaquil’de karşıt bir meclis toplama tehdidinde bulununca, Correa
halkı muhalefete karşı gösteriye çağırdı ve bir iki gün içinde 30.000
kişi eyleme katıldı. Muhalefetin gösterisine ancak 2000 kadar kişi
geldi.
Yenilgiyi kabul eden azledilmiş vekiller parlamentoda
yerlerini istemeye istemeye yenilere bıraktılar ve 15 Nisan’da halk
oylaması yapıldı. %82 Kurucu Meclisin lehinde, %12 aleyhinde oy
kullandı. Geçersiz veya boş oyların sayısı çok azdı.
Eylül veya Ekim’de Kurucu Meclis’e 130 temsilci seçilecek. Temsilciler 4-6 ay içinde yeni anayasayı yazacak.
Kurucu
Meclisin 100 üyesini yerel iller seçecek, 24 üye ulusal listeden
seçilecek. Geri kalan üyeleri Ekvador’un yurt dışındaki göçmen topluluğu
seçecek. Kurucu Meclisin kabul ettiği öneriler daha sonra halk
oylamasına sunulacak.
Sürecin bundan sonraki aşamasında Correa ve
diğer ilerici güçlerin karşılaştığı en büyük sorun geleneksel partilerin
meclise seçilip, onu kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmesini
önlemek olacak.
Meclis seçimlerinde özel bağışların yasaklanması
ve seçime girmek isteyen hareketlerin ve partilerin nüfusun en az
%1’inden imza toplama zorunluluğu, önlem almada yardımcı olabilir.
Meclisin
başarısının gerçek ölçüsü, halk hareketlerinin, sivil toplum örgütleri,
sendikalar ve özellikle genelde bütün bu güçleri birleştiren CONAIE’nin
ülkenin geçmişinde oynanan yolsuz iktidar oyunlarını reddeden
Ekvadorluların görüşlerini temsil edebilmek için ne kadar iyi
örgütlendikleri olacak.
19 Nisan 2007
[Green Left Weekly’den Latinbilgi için Emine Kunter tarafından seçilmiştir]
On
April 15, Ecuador voted overwhelmingly to ratify President Rafael
Correa's proposal to convoke a Constituent Assembly with the power to
re-write the constitution with the intention of weakening the
stranglehold on the country of the traditional wealthy elite.
The proposal, which originated in the demands of the country's
powerful indigenous federation CONAIE (40% of Ecuador's population is
indigenous) and social movements, received 82% of the vote — a major
victory for Correa and a devastating defeat for the corrupt elite that
has dominated Ecuadorian politics for decades.
The process leading up to the vote revealed the degree to which the
Congress and the nepotism of the organisations it harbours have been
sidelined by the Ecuadorian people, who are demanding a truly
participatory democracy.
Correa, a leftist economist and university lecturer who received his
PhD from the University of Illinois, first came to national fame in
2005, in the aftermath of the overthrow of President Lucio Gutierrez.
Gutierrez had followed the path of his predecessors by promising radical
reforms and then backing down in the face of US and International
Monetary Fund (IMF) pressure within days of being elected.
After Gutierrez became the third president in a decade to be ousted
by popular unrest, Vice-President Alfredo Palacio took over, appointing
Correa finance minister. Correa's stint was cut short, however. Within a
few months he was forced to resign after his plans to redirect
Ecuador's foreign debt spending towards social needs, like schools and
hospitals, came up against powerful financial interests.
The small Andean nation of Ecuador is facing a political crisis as
the Congress and the courts turn on each other over new president Rafael
Correa's plans for a Constituent Assembly and a "citizens' revolution"
to build "21st century socialism" in the poverty-stricken country.
Correa, a self-described socialist and close ally of Venezuela's
President Hugo Chavez, was elected late last year promising to redirect
Ecuador's oil wealth into social spending, increase popular democracy
and limit the power of the traditional political parties. Central to
this platform is convoking a popular Constituent Assembly to rewrite
Ecuador's constitution.
In February the 100-member Congress, which is controlled by parties
hostile to Correa and his policies, passed a bill allowing a referendum
on the assembly after the opposition Patriotic Society Party (PSP) of
former president Lucio Gutierrez voted in favour. However there was an
immediate dispute over the power that the assembly will have, Correa
arguing for a plenary power enabling it to dismiss not only the Congress
and courts, but also the president.
SoZ - Sozialistische Zeitung, März 2007
Seit seiner Amtseinführung am 15.Januar hat sich Ecuadors Präsident Rafael Correa an
die Durchführung seiner Pläne zur Veränderung der Gesellschaft gemacht.
Um die Umweltverschmutzung einzudämmen, erklärte Correa am 3.Februar, dass Ecuador die Verträge von
Ölgesellschaften, die unnötigerweise die Umwelt schädigen, annullieren wird. Correa hat die Absicht,
Verträge mit Ölgesellschaften neu auszuhandeln, um der Regierung einen größeren Anteil am Gewinn zu
sichern, um soziale Ausgaben finanzieren zu können.
Zu den dafür in Frage kommenden Gesellschaften
gehört Brasiliens Unternehmen Petrobras, das die Rechte zur Ausbeutung von Ölblock 31 besitzt, der in einer der
biologisch vielfältigsten Regionen der Welt liegt. Eine weitere Zielscheibe des Zorns der Regierung ist eine von
Ascendant Copper in Junín geplante Mine. Die Stellungnahme des Unternehmens über die Folgen für die Umwelt war
Ende 2006 zurückgewiesen worden und die Gesellschaft wird auch beschuldigt, paramilitärische Gruppen zur
Einschüchterung von lokalen Gegnern der Mine zu benutzen.
SoZ - Sozialistische Zeitung, März 2007
Am 15.Januar wurde Ecuadors neuer Präsident, Rafael Correa Delgado,
vereidigt, der bei diesem Anlass versprach, "den Sozialismus des 21.Jahrhunderts" aufzubauen, um
die Armut und Instabilität in dem kleinen Andenstaat zu überwinden.
Am Tag vor seiner Vereidigung nahm Correa in der kleinen Andenstadt Zumbahua, wo Correa in seinen
Zwanzigern Sozialarbeit geleistet hatte, an einer von Indígenas organisierten
Amtseinführungszeremonie teil. Daran nahmen auch die Präsidenten von Venezuela und Bolivien
— Hugo Chávez und Evo Morales — teil.
Correa, ein 43-jähriger
Wirtschaftsfachmann, benutzte seine Amtseinführung als Gelegenheit, um zu einer
"Bürgerrevolution" aufzurufen, die den Reichtum dazu verwendet, soziale und
Umweltbedürfnisse zu befriedigen, anstatt das gegenwärtige "perverse System" zu
bewahren, das dazu geführt hat, dass 60% der 13 Millionen zählenden Bevölkerung Ecuadors in
Armut leben und mehr als 3 Millionen auf der Suche nach Arbeit auswandern.
"Die lange Nacht des Neoliberalismus
geht ihrem Ende entgegen", sagte Correa. "Ein souveränes, würdevolles, gerechtes und
sozialistisches Lateinamerika beginnt zu entstehen."
17 Şubat 2007
Rafael Correa 15 Ocak’ta cumhurbaşkanlığı görevine başladığından beri
Ekvador toplumunu değiştirme planını uygulamaya başladı. Planın özü
“yurttaşların devrimi”ne dayanarak “21. yüzyıl sosyalizmi”ni kurmak ve
ülkeyi yeniden yapılandırmak için ulusal gelirle sağlık, eğitim,
yerleşim ve çevre gibi programlara yatırım yapmak.
Çevre kirlenmesini azaltmak için Correa 3 Şubat’ta çevreye zarar
veren petrol şirketlerin anlaşmalarının askıya alınacağını açıkladı.
Karar, geçen yıl kontrat şartlarına uymadığı için imtiyazları kaldırılan
Oxy Petrol Şirketi’nin işlettiği yataklardan Ekvador hükümetinin bir
milyar dolar kazandığı açıklandıktan sonra alındı. Correa, hükümet
payını arttırarak toplumsal yatırımlarda kullanılacak parayı sağlamak
üzere öteki şirketlerle de pazarlığın başlayacağını söyledi.
Biyolojik türler yönünden dünyanın en zengin bölgelerinden birinde
olan Petrol Bloğu 31’de araştırma hakkına sahip olan Brezilyalı
Petrobras şu anda inceleme altında. Hükümetin şimşeklerini üstüne çeken
bir başkası da Junin’de Ascendant Copper’in işletmeye hazırlandığı bakır
ocakları. Ascendant’ın çevre etkilenmesi raporu 2006 yılında
reddedilmişti ve şirket aynı zamanda maden ocağının işletilmesine karşı
çıkan yerel halkı yıldırtmak için paramiliterleri kullanmakla
suçlanıyor.
Faced with thousands of protesters, reflecting growing popular
pressure, Ecuador's Congress voted on February 13 to allow a motion by
President Rafael Correa for a referendum on a constituent assembly.
The referendum, to be held on April 15, will allow the election by
September of 130 members to the assembly, which will have 180 days to
rewrite the constitution (with a possible 30-day extension).
The
proposal, which is supported by over 75% of Ecuadorians, is similar to
Venezuela's successful 1999 assembly and Bolivia's current constituent
assembly.
The assembly is intended to limit the power of the traditional,
pro-rich parties and Congress, which are regarded to be extremely
corrupt, and allow greater democratic participation by the community
through decreasing electorate sizes and allowing the recall of all
elected officials.
Since
his January 15 inauguration, President Rafael Correa has set about
implementing his plan for changing Ecuadorian society, centred on a
"citizens' revolution" to refound the country and begin the construction
of a "socialism of the 21st century" by investing economic wealth in
social spending on health, education, housing and the environment.
In an effort to curb pollution, on February 3 Correa declared that
Ecuador would suspend the contracts of oil companies who needlessly
damage the environment. The decision follows the recent announcement
that the Ecuadorian government had made US$1 billion from the oilfields
of Oxy Petroleum, whose concessions were revoked a year ago for breach
of contract.
Correa has announced his intention to renegotiate contracts
with other oil companies to give the government a larger share of the
profits, to use for social spending.
Already under investigation is Brazil's Petrobras, which holds the
right to explore Oil Block 31, located in one of the world's most
biologically diverse regions. Another target of the government's ire is a
mine planned by Ascendant Copper in Junin. Ascendant's environmental
impact statement was rejected in late 2006, and the company is also
accused of using paramilitary groups to intimidate and assault local
opponents of the mine.
On February 5, Ecuador announced that it will take Colombia to the
International Court of Justice over the spraying of glyphosate near the
border and over parts of Ecuador. In December last year, Ecuador
temporarily withdrew its ambassador from Colombia over the issue.